Merhaba arkadaşlar bugün sizlere 2014 yılında gittiğimiz yarışma maceramızı ve Almanya gezimizden bahsedeceğim. Asında epeydir yazmayı istediğim fakat hep ertelediğim bir yazı olduğundan biraz uzun olacak demedi demeyin. 🙂 Öncelikle başlıkta verdiğim olay nedir onu anlatalım. Field robot event (FRE) ilk olarak 2003 yılında Hollanda da bulunana “Wageningen University” tarafından organize edilmiş ve Almanya başta olmak üzere diğer Avrupa ülke üniversitelerinin katkılarıyla devam etmekte olup organizasyona her yıl farklı üniversite ev sahipliği yapmaktadır. Üniversitelerin yanı sıra dev şirketlerde destekleyici olarak katkı sağlamaktalar. Yarışma hassas tarımın ve tarım robotlarının gelecek vizyonunu göstermekte olup açık alanda gerçekleştirilen tarımsal robot yarışmasıdır. Yarışma ile ilgili daha fazla bilgi için buraya tıklayınız.
Peki benim nerden haberim oldu derseniz. Bu yarışmadan 2013 yılı sonlarında nette gezinirken haberim oldu. O sıralar Gaziosmanpaşa üniversitesi Biyosistem Mühendisliğinde yüksek lisans yapıyordum. Okulda heyecanlı heyecanlı yarışmadan bahsettim ama “he yaw he” deyip geçiştirdiler tabii ki. İşin peşini bırakmadık. Önce yarışmayı baya bir araştırdım. Sonuçta 2003 yılından beri yapılıyor. Sonra okulda öğrenci avına çıktım (eee bir ekip lazım). Ekip kurmak için yaptığım görüşmelerde bazı arkadaşları, hayallerinin olmadığını görünce onları eledim, bazılarını da teknik altyapı olmadığını görünce… derken mekatronik mühendisliğinden bir ekip oluşturdum. Görev dağılımları da yaptık organizasyon süper oldu. Fakat para yok J. Okuldan da destek olmayacağını anladık. İlk olarak yarışma ve bizim tasarlayacağımız robotu anlatan Türkçe ve İngilizce makale hazırladım. Başladım firmalardan destek aramaya. Ülkemdeki nadide birçok firmaya ulaştım lakin hep olumsuz geri bildirim aldım. Bu arada şubat ayı oldu ama hala para konusunu halledememiştim. Yarışmanın ana destekçisi olan şu firma yarışmanın sitesinde, ilk defa katılımcı olacaklara destek olacaklarını ve 28 şubatta başvuruların sona ereceğini yazmıştı. Hazırladığım makaleyi hemen yolladım ve ne kadar maliyetimiz olduğunu da ekledim. Destek vermek istediklerini bildiren geri dönüş yaptıklarında çok mutlu oldum. Memlekette destek bulamamış ama Almanya merkezli şirket sadece e-postam ile bana para vermeyi kabul etmişti. Ve şahsi hesabıma parayı yatırdılar. Ne kadar mı yatırdılar 🙂 merak ettiniz değimli yazının sonunda belirteceğim.
Para sorununu da hallettikten sonra malzeme tedarikine başladık. İyi durumda olan 2. el RC araba şasesi satın aldık. Sonra gerekli sensör, pil vs. gibi sarf malzemeleri aldık. Robotun dış kasasını Ankara’da özel yaptırdık. Hatta kendi logomuzu da yaptık. Ayrıca tişört ve yaka kartları da yaptırdık.
tişört ve yaka kartları Logomuz
Tabii paranın gelmesi, malzeme alımları, robotun oluşturulması gibi süreçler sonunda takvim mayıs ayını göstermekteydi. Yazılım hazırdı en azından öyle söylüyordu ilgili arkadaşımız. 🙂 Fakat sınav haftasına denk geldiğimiz için tek bir deneme dahi yapamadan gittik. Ve işte aşağıda Robot PARS.
Bu arada ismi de ben buldum. 🙂
Pasaport konusunda okuldan yararlandık. Bunu söylemem lazım ama bin bir uğraşla. Neye uğraştın derseniz gri pasaport diye bilinen hizmet pasaportunu almak için. Haberinizin olsun yurtdışına giderken okul öğrenciye de verebiliyor ama genelde öğrenci işlerinin bilgileri olmuyor ve yokuş yapıyorlar. Israrcı ve araştırmacı olun çekinmeyin sonuç alırsınız dedikten sonra, e artık uçalım Almanya’ya. 🙂
Yolculuğumuza önce Tokat – Samsun arası karayolu ile başladık. Sonra Samsun’dan İstanbul’a ve İstanbul’dan Berlin’e uçtuk. Berlin de iki tane uluslar arası havaalanı var. Biri Tegel diğeri Schönefeld Havaalanı ki biz burayı seçtik. Daha önce netten uzun aramalar sonunda hesaplı bir araba kiralamıştım. Havaalanında kiralama şirketine gidip arabayı istediğimizde eskiden fiat 101’ler vardı onun gibi bi araba verdiler. Neymiş nette “resimdeki ya da muadili” ifadesi varmış ama resimdeki fiestaydı. Sonunda ilave para vererek daha büyük bir araba aldık. Bu arada bizim ehliyetler geçiyor. Dikkat edilmesi gereken ilave şoför için para istemeleri ve araç sigorta parası dedikleri şey kesin yaptırın. Yolda taş vurup çizse sizden biliyorlar. Neyse arabayı aldık ve yarışmanın yapılacağı şehre yola çıktık çıkmasına ama telefonlarımızda net olmadığı için navigasyon çalışmıyordu. Taksicileri görünce bunlar kesin Türk’tür dedim ve hepsi Türk çıktı. Sağolsunlar bize tek tek yolları çizip tarif ettiler. Gideceğimiz şehir Bernburg-Strenzfeld idi. Almanya’nın güneyinde yani bize yakın 🙂 Berlin’den yaklaşık 2-3 saat falan sürdü. Okul kampüsünde yarışmaya gelenler için çadır kurmuşlardı. İlk giden grup bizdik. Etrafta kimse yoktu. Bizde hem gezmek hemde bir şeyler yemek için şehre gittik. Yaklaşık 15 dakika falan sürüyor. Saat akşam 7-8 gibiydi. Şehir ufak bir yerdi ama çok temiz ve düzenliydi çoğu Avrupa kenti gibi. Yemek için bir restaurant gördük ve girdik. Sahibi üst katta oturan ve içini güzel dekor etmiş slav kökenli hoş bir amca idi. Amca Almanca, Rusça, yunanca biliyor ama bizde ingilizce ve Türkçe var. Uzun süre anlaşamadık. Sonunda arkadaş koyun gibi meleyerek 🙂 koyun eti istediğimizi anlattık amcaya. Sonra kızı geldi İngilizce biraz biliyordu onun aracılığı ile konuştuk biraz.
Yemekte güzeldi bu arada. Yemekten sonra marketten bişeyler alalım dedik açık market bulamadık. Saat daha akşam 9 yani. Gezinirken dönerci gördük hemen gittik tabi. Şehirdeki tek Türk o imiş. Oda çalışmaya gelmiş. Döner dükkanı kurumsal bir firmanın ve arkadaşsa çalışan, tayini çıkmış anlayacağınız. 🙂
Şehirden geri geldiğimizde birkaç grubun daha gelmiş olduğunu gördük. Resimlerde kaldığımız çadır gözükmektedir.
Seyyar banyo getirmişler fakat sıcak su yoktu. Sorduk dediler görevli gelecek, ne zaman, yarın sabah. Bizim arkadaş durur mu gitti sağına bak soluna bak derken sıcak suyu getirdi. 🙂 Ya adamlar şaşırdı alkışlıyorlar falan neyse öncelik bizim dedik. Yabancılar kendi konularının dışına çıkmamayı prensip edinmişler ve konularında da uzmanlaşmayı. Bizler her işi yaparız abi modunda… 🙂
Sabah erken kalktım. Haziran ayı olmasına rağmen gecede sabahta soğuktu. O gün kısa bir bilgilendirme yapıldı ve yarışmanın yapılacağı çadırlara gittik. Evet onlarda çadırdı. 😦
Neyse her grup için yer ayırmışlar elektrik ve net vardı. Denemeleri ve çalışmaları burada yaptık. İkinci gün yarışma başlamıştı. Birinci ve ikinci kategori yarışmaları yapıldı. Yarışma ile birlikte aynı alanda tarım fuarı da vardı. İlk gün benim fuarı gezme fırsatım olmadı. İkinci günkü yarışma kategorilerine kapsamlı olduklarından ve bizim robotumuzda hasar meydana geldiğinden katılamadık. Böylelikle ben de fuarı gezme fırsatı buldum. Ekipten ikisi dün gezdiklerinden diğeri de yarışmada hakem olduğundan tek gezdim.
Fuar avrupanın önemli tarım fuarlarından olup çok geniş bir alandaydı. Önce büyük ve kalabalık çadırlardan başladım gezmeye J. Sunumlar ve konuşmalar genelde almancaydı bu yüzden çoğunlukla hiçbir şey anlamadan gezdim. Değişik güzel aktiviteler de vardı. O sene dünya kupası olduğundan futbol temalı çok eğlence vardı. Hatta birinde futbol topu kazandım. Anahtarlık, kalemlik, ajanda, lamba vs. bi sürüde hediye aldım.
Öğlenden sonra geri geldiğimde yarışmalar henüz bitmişti. Çadırda bizim ekibin yanına geldiğimde elimdeki topu görünce haydi maça olduk biran. Diğer takımlardan da gelenler olunca maça başladıkJ. Zevki bir maçtan sonra yarışmanın veda yemeğine geçtik. Gece geç saatlere kadar müzik ve eğlence devam etti. Ertesi gün son kategoride 2 takım vardı. Gösteri kategorisi olup puanlamada etkisi yoktu. Bu sebeple katılım az olmuştu. Sonrasında kısa bir ödül töreni oldu ve öğlenden hemen sonra yarışmanın yapıldığı şehirden Berlin’e doğru harekete geçtik.
Berlin’e saat 4 gibi vardık. Önce daha Almanya’ya gitmeden yer ayırttığım hostel gittik. Avrupanın bir çok şehrinde hizmet veren bir hostel olup herkese ve her keseye uygun odaları var. Temiz ve kısmen daha ucuz bir yer. Sadece konaklama hizmeti var ama açık mutfağı olup hemen aşağısındaki marketten alacağın malzemelerle kendi yemeğini ya da kahvaltını hazırlayabiliyorsun. Sonra bulaşığını yıkıyorsun tabiki de.
İlk akşam hostele girişimizi yaptıktan ve eşyalarımızı bıraktıktan sonra dışarı çıkıp gezmeye başladık. Hostelin yeri merkezi olması işimizi çok kolaylaştırdı. Aslında Berlin hakkında yazılan çok güzel ve geniş yazılar varken Berlin’i anlatacak değilim tabiiki. Kısaca aklımda kalanları aktarmak istiyorum. Dediğim gibi merkezi yerde olmamız sayesinde birçok yere yürüyerek gittik. Ayrıca bisiklet kiralama çok yaygın olup günlük 10€ ya kiralama yapılabiliyor. Gezmesi gayet keyifli bir şehir ve birçok noktada bedava internet hizmeti var. 30 dakika sürüyor ama yurt dışında beleş internet çok iyi oluyor. Müzeler adası denilen bir yer var kesinlikle gidilesi ki Bergama müzesi de oradadır. Lakin müzelere girişte bizim öğrenci kartlarımızı kabul etmediler. Normal tarifeden yani 12€ dan bilet aldık. Birden fazla müze gezecekseniz ona göre avantajlı biletler var. Biz sadece Bergama müzesine gittik. 3-4 saat gezmemize rağmen bitiremedik. Bergama’dan başka 5 müze daha var. Yolda Türkçe konuşan insanlar kendinizi İstanbul’daymış hissi yaşamanıza neden olabiliyor. Ve gezilecek yerlerin çokluğu 2 gün kesinlikle yetmiyor. Ücret olarak Türkiye ile tek farkı para birimi J. Mesela Türkiye’de pizza ve içecek 14 lira ise Berlin de 14€. Biz 1,5 gün gezme imkanı bulduk ve görülmesi gereken birçok yapıyı ya da yeri gördük. Kısaca gezilesi ve görülesi bir kent Berlin. Uçağımız gece yarısı olmasına rağmen kiralık arabayı geri vermemiz gerektiğinden akşam 10 gibi havaalanındaydık. Bu arada depo dolu teslim ediliyormuş, biz öyle yapmadık direk olduğu gibi verdik. Sonradan kredi kartımdan parasını çektiler :(. Uçağımız rötar yapsa da memlekete geri geldik. Yorucu, bol aktarmalı ve stresli bir yolculuk sonunda Tokat’a geldik.